İNSAN BEYNİ TAMAMEN DOLABİLİR Mİ NE DERSİNİZ ?
Bütün bu bilgiler, bazen farkında olduğumuz bir süreçle, bazen de farkında bile olmadığımız bir biçimde beynimizde işlenir. Zamanı en küçük birimlerine ayırsak bile beynimizin maruz kaldığı bilgi bombardımanın sınırlarını tahmin etmek oldukça güçtür.
Peki, bütün bu bilgi akışı için beynimizin ulaşacağı bir kapasite sınırı var mıdır?
Henüz yazı başlığında sorduğumuz sorunun cevabını sona saklamadan daha şimdiden verelim: Hayır.
Beyin, son derece sofistike bir yapıya ve işleyişe sahiptir. Bazen yeni bilgiler, “kalabalıkları yararak içeride ilerlemek” yerine, eski bilgilerin “dışarıya” atıldığı ve kendileri için “rezerve edilen yerlere” oturduğu bir süreci “yaşar.” Geçmişte yapılan davranışsal çalışmalar, yeni bir şey öğrenmenin, bir yandan da unutmaya neden olduğunu ortaya koymuştu.
Fakat bu sürecin beyinde nasıl gerçekleştiği ise ancak nöro görüntüleme teknikleri kullanılan bir araştırma ile ortaya konuldu. Söz konusu bu çalışmada; araştırmacılar, hali hazırda bildiğimiz bir bilgiye çok benzer bir bilgiyi hatırlamaya çalıştığımızda beynimizde neler olduğunu gözlemleyebilmek için bazı deneyler yürüttüler. Burada “benzer bilgi” durumu önemlidir, çünkü benzer bilgiler mevcut bilgilere müdahale etme eğilimindedir.
Yaşadığınız her olayı neredeyse bütün detaylarıyla hatırlayabildiğimizi düşünün. Bilim kurgu gibi gözükse de, aslında oldukça gerçek bir durumdur. Aşırı anımsama sendromu (hyperthymestic syndrome) olarak bilinen bu durumu, pek az sayıdaki insan deneyimler. Bu kişilere, bir tarih sorarsanız, o gün nerede olduklarını ve ne yaptıklarını bütün detaylarıyla size anlatabilirler.
Her ne kadar pek çoğumuz için oldukça çekici gibi gözükse de, bu nadir vakaya sahip insanlar sıra dışı olan bu yetilerini, son derece yıkıcı buluyor. Vakayı sahip bazı insanlar, sürekli olarak eski anılarıyla birlikte geçmişte yaşadıklarını bu yüzden de şimdi ve gelecek hakkında düşünme yetilerinden mahrum kaldıklarını söylüyor. İşte, beynimiz, artık alakalı olmayan ve gerçekten de doldurulmuş bilgileri yerinden etme mekanizmasına sahip olmasaydı hepimiz geçmişte yaşıyor olurduk.