Dünya, gün geçtikçe daha da belirginleşen küresel iklim değişikliğinin etkilerini hissetmekte ve enerji krizleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı Şubat 2022’den itibaren Avrupa Birliği’nin petrol ve gaz erişiminin engellenmesi, enerji fiyatlarının keskin bir şekilde yükselmesine ve kıtanın enerji güvenliğinin tehlikeye girmesine yol açmıştır. Bu savaş aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini artıran çabaları da hızlandırmıştır. Rüzgar ve güneş gibi kaynakların yanı sıra son dönemde yeşil hidrojen gibi sürdürülebilir ve geleceğin yıldızı olmaya aday yeni bir alternatif ortaya çıkmıştır.
Yeşil Hidrojen: Temiz ve Sürdürülebilir Bir Enerji Kaynağı
Yeşil hidrojen, temiz bir enerji kaynağı olup sera gazı salımı yapmamaktadır. Ancak saf hâlde doğada bulunmadığı için günümüzde hidrojenin yüzde 95’i fosil yakıtlar kullanılarak üretilmektedir, dolayısıyla iklim krizine katkıda bulunmaktadır. Ancak yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilen hidrojen, karbon salımı oluşturmadığı için yeşil hidrojen olarak adlandırılmaktadır.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na (IRENA) göre, hidrojenin büyük çoğunluğunun yenilenebilir kaynaklarla üretilmesi durumunda dönüşümün ezber bozan nitelikte olacağı tahmin edilmektedir.
IRENA, temiz hidrojen üretiminin 2030 yılında 20 milyon tona, 2050 yılında ise 500 milyon tona ulaşacağını öngörmektedir. Ayrıca IRENA’ya göre 2050 yılında hidrojenin yüzde 94’ü yenilenebilir kaynaklarla üretilecektir. Bu da hidrojenin yaygınlaşmasıyla enerjide kaynak çeşitliliğini artıracağı gibi küresel ortalama sıcaklıkları 1,5 derecenin altında tutma hedefine de önemli bir katkı sağlayacaktır.
Yeşil Hidrojenin Potansiyeli
Yeşil hidrojenin yaygınlaşmasıyla birlikte enerji talebinin yüzde 15-20’sini karşılaması ve sera gazı emisyonlarının yüzde 30 azalmasını sağlaması öngörülmektedir. Bu da hidrojenin enerji sektöründe devrim niteliğinde bir dönüşüm yaratacağını göstermektedir. Bu nedenle yeşil hidrojen, dünya genelinde büyük bir heyecan yaratmıştır. Birçok ülke, hidrojen teknolojisiyle geleceği inşa etmek için stratejiler geliştirmekte ve yatırımlar yapmaktadır.
Yeşil Hidrojenin Küresel Yayılımı
Dünyada hidrojen teknolojisine yönelik ilgi ve yatırımlar hızla artmaktadır. Japonya’nın 2017’de yeşil hidrojen stratejisini benimsemesinin ardından, bugün itibarıyla 60’tan fazla ülkenin yeşil hidrojen stratejisi geliştirdiği veya geliştirmekte olduğu bilinmektedir. Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar 10 milyon ton yeşil hidrojen üretme hedefi belirlemiş ve bu alanda önemli yatırımlar yapmıştır. ABD ise Enflasyonu Önleme Yasası çerçevesinde temiz hidrojen üretimine teşvikler sunmaktadır. Türkiye ise “Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası” belgesini yayınlayarak yeşil hidrojen alanındaki çalışmalara resmi bir şekilde başlamıştır.
Hidrojen Üretimi ve Kaynakları
Yeşil hidrojenin üretimi, suyun hidrojen ve oksijenine ayrılmasıyla gerçekleştirilmektedir. Bu ayrıştırmanın yöntemi, hidrojenin mavi veya yeşil olarak sınıflandırılmasını sağlamaktadır. Eğer su, fosil yakıtlar kullanılarak ayrıştırılıyorsa hidrojen mavi olarak adlandırılırken, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklarla ayrıştırma yapılıyorsa hidrojen yeşil olarak sınıflandırılmaktadır. Yeşil hidrojen, elektrik enerjisi üretimi için kullanılan verimli ve temiz bir enerji kaynağı olarak tanımlanmaktadır.
Hidrojenin Küresel Yayılımı ve Enerji Dönüşümü
Yeşil hidrojenin yaygınlaşması, enerji dönüşümünü hızlandırmak ve iklim krizini önlemek için umut verici bir çözüm olarak görülmektedir. Birçok sektörde kullanılan hidrojen, özellikle ulaşım sektöründe büyük bir potansiyele sahiptir. Kamyon, araba, gemi ve uçaklarda kullanılarak ulaşımın karbon nötr hale getirilmesine yardımcı olabilir. Ayrıca hidrojen, enerji talebinin önemli bir kısmını karşılayabilir ve sera gazı emisyonlarının azalmasına katkı sağlayabilir. Bu nedenle hidrojen, enerji sektöründeki geleceğin en önemli unsurlarından biri olarak görülmektedir.
Yeşil Hidrojenin Küresel Pazarı
Yeşil hidrojenin küresel pazarı hızla büyümektedir. Birçok ülke, hidrojen santralleri kurmak ve hidrojen üretim kapasitesini artırmak için önemli yatırımlar yapmaktadır. Özellikle Avrupa, Asya ve Amerika kıtalarında hidrojen üretimi ve kullanımı konusunda büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar 1 milyon ton hidrojen enerjisi üretmeyi hedeflemektedir. ABD ise hidrojen üretimine yönelik teşvikler sunarak bu alanda önemli adımlar atmaktadır. Türkiye ise hidrojen konusunda önemli bir potansiyele sahip olup, yeşil hidrojen üretimi konusunda çalışmalara başlamıştır.
Hidrojenin Sıfır Karbonlu Yakıt Olma Potansiyeli
Hidrojenin sıfır karbonlu bir yakıt olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Hidrojen üretiminin yöntemi, bu yakıtın karbon ayak izini belirleyen önemli bir faktördür. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, küresel düzeyde hidrojen üretimi yıllık 830 milyon ton CO2 salınımına neden olmaktadır. Bu da hidrojen üretiminin halen fosil yakıtlardan büyük ölçüde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Ancak yeşil hidrojen üretimi yöntemleri geliştirildikçe ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı arttıkça hidrojenin sıfır karbonlu bir yakıt olma potansiyeli artacaktır.
Hidrojenin Türkiye’deki Yeri ve Potansiyeli
Türkiye, hidrojen teknolojisi konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. Özellikle Güney Marmara Bölgesi, yenilenebilir enerji santrallerine ev sahipliği yapması ve hidrojen üretimi için uygun koşullara sahip olmasıyla dikkat çekmektedir. Türkiye’nin hidrojen alanındaki çalışmalarına resmi bir şekilde başladığını gösteren “Türkiye Hidrojen Teknolojileri Stratejisi ve Yol Haritası” belgesi yayınlanmıştır. Türkiye, hidrojen üretimi ve kullanımı konusunda önemli adımlar atmaya hazırlanmaktadır. Özellikle Avrupa ve Asya’ya boru hatlarıyla bağlı olması, Türkiye’nin hidrojen üretimini ve ihracatını destekleyen bir avantaj sağlamaktadır.
Hidrojen, geleceğin yeşil enerji kaynağı olarak konumlandırılmaktadır. Yeşil hidrojenin yaygınlaşmasıyla birlikte enerji sektöründe büyük bir dönüşüm yaşanması ve iklim krizinin önlenmesi hedeflenmektedir. Birçok ülke, hidrojen teknolojisiyle ilgili stratejiler belirlemekte ve yatırımlar yapmaktadır. Türkiye de hidrojen teknolojisi konusunda büyük bir potansiyele sahip olup, bu alanda önemli adımlar atmaktadır. Yeşil hidrojen, dünya genelinde büyük bir heyecan yaratmış ve enerji sektöründe geleceğin en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir.