İnsanlık tarihindeki büyük icatlar, hayatımızı derinden etkilemiş ve toplumsal dinamikleri hızla değiştirmiştir. Ampulün icadı da bu icatlar arasında önemli bir yere sahiptir. Ancak, ampulün icadıyla kardiyovasküler hastalıklar arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Bu soru, başlığı okuyan birçok kişinin aklına “Ne alaka?” sorusunu getirebilir. Ancak bu yazıda, ampulün icadının toplumdaki kardiyovasküler hastalıklar görülme oranını nasıl artırdığına dair ilginç bir bağlantıyı keşfedeceğiz.
Ampulün Tarihi
Ampulün icadıyla ilgili olarak genellikle Thomas Edison’un adı anılır. Ancak, ampulün ilk çalışan prototipi Alessandro Volta tarafından 1800 yılında icat edilmiştir. Volta’nın ampulü işlevsel olmamıştır ve ampul konusundaki çalışmalarını pil ve batarya konularına yoğunlaştırmıştır. Bu nedenle, Volta’nın icadı ticari olarak kullanıma uygun değildi.
Volta’dan iki yıl sonra, Humphrey Davy de işlevsel bir ampul keşfetmiştir. Ancak, Davy’nin ampulü çok çabuk sönmekteydi ve bu nedenle talep görmemiştir. Daha sonra, Warren de la Ru tarafından 1840 yılında ilk verimli ampul keşfedilmiştir. Ancak, bu ampulün üretimi için çok pahalı bir malzeme olan platinyum kullanılması gerektiği için ticarileşme fırsatı yakalanamamıştır.
1850 yılında Joseph Swan, karbonize kağıt filamentler kullanarak ampulün ömrünü uzatmayı başarmıştır. Ancak, ampulün çalışması için gereken vakum pompalarının verimsiz olması nedeniyle bu ampul de başarı sağlayamamıştır.
Takvimler 1879 yılını gösterdiğinde ise Thomas Edison, karbonize bambu filamentler kullanarak bir ampul üretmiştir. Edison’un ampulleri artık 1200 saatten fazla yanabilmekteydi ve ticari başarıyı yakalamıştır. Edison’un ampulü, toplumun aydınlanma ihtiyacını karşılamış ve karanlıkla mücadelede bir dönüm noktası olmuştur.
Ampulün Etkileri ve Kardiyovasküler Hastalıklar
Ampulün icadıyla birlikte hayatımızda büyük değişti. Önceden insanlar aydınlanma ve aydınlatma amacıyla mumları kullanıyordu. Mumlar, hayvansal yağ kökenli ham maddeden üretiliyordu ve ticari açıdan oldukça verimli ürünlerdi. Ancak ampulün icadıyla birlikte mumlar, aydınlanmanın temel aracı olma özelliğini yitirdi ve sadece özel günler için kullanılan bir aksesuar haline geldi.
Bu durum, mum pazarında büyük bir düşüşe neden oldu. Mumlar neredeyse sıfıra yakın bir taleple karşı karşıya kaldı. Bu durum ise mum üreticileri için ciddi bir kriz anlamına geliyordu.
P&G şirketi, o dönemde mum ve sabun üretimiyle büyük bir oyuncu olarak faaliyet gösteriyordu. Ancak ampulün icadıyla birlikte şirketin en çok satan ürünü olan mumların talebi hızla azalmaya başladı. P&G, bu durum karşısında ya havlu atacaktı ya da alternatif bir çıkış yolu bulacaktı.
P&G’nin İnovatif Çıkış Yolu: Margarin
P&G, ampulün icadının yarattığı krizi fırsata çevirmek için inovatif bir yol buldu. Şirketin mühendisleri, pamuk tohumu yağından mum yapmak için kullanılan hidrojenasyon yöntemini kullanarak yeni bir ürün geliştirdi. Bu ürün, hayvansal yağlara alternatif olarak bitkisel nebati yağdan üretilen beyaz bir maddeydi. P&G, bu yeni ürüne “Crisco” adını verdi.
Crisco, mum üretiminde kullanılan ham madde stoğunu değerlendirmek için bir fırsat olarak görüldü. Şirket, bitkisel yağları hayvansal yağlara göre daha sağlıklı bir alternatif olarak pazarlamaya başladı. Ayrıca Crisco’nun tereyağından daha ucuz olduğunu vurguladı. Bu pazarlama stratejisi, P&G’nin Crisco’yu diğer rakiplerinden domuz yağı ve tereyağından üstün kılmasını sağladı.
P&G’nin Crisco’yu tanıtmak için kullandığı bir diğer strateji ise bir yemek kitabı yayınlamaktı. Bu kitap, Crisco ile hazırlanan 615 tarif içeriyordu ve insanlara sağlıklı, ekonomik ve lezzetli yemekler yapma konusunda rehberlik etti. Bu kitap, P&G’nin Crisco’yu hedef kitleye ulaştırmak için kullanılan etkili bir araç oldu.
Ancak, Crisco’nun tanıtımıyla birlikte sağlıklı beslenme konusunda yanlış bilimsel veriler de yayılmaya başladı. 1957 yılında Amerikalı fizyolog Ancel Keys, daha az hayvansal yağ tüketen kişilerde kalp hastalığının daha az görüldüğünü iddia eden bir çalışma yayınladı. Ancel Keys’in bu iddiası, sağlıklı beslenme konusunda bir dönüm noktası oldu ve bitkisel yağların hayvansal yağların yerini almasını teşvik etti.
Ancak, ilerleyen yıllarda yapılan araştırmalar, Ancel Keys’in çalışmasının hatalı olduğunu gösterdi. Bu araştırmaların sonuçları, toplum üzerinde büyük bir etki bırakmış ve bitkisel yağların kullanımı artmıştır. Ancak bu durum, trans yağların ortaya çıkmasına ve kardiyovasküler hastalıkların artmasına neden oldu.
Yani,
Ampulün icadı, hayatımızı derinden etkileyen bir icattır. Mumların yerini alan ampuller, aydınlanmanın temel aracı haline gelmiştir. Ancak ampulün icadıyla birlikte mumlar, sadece özel günler için kullanılan bir aksesuar haline gelmiştir.
P&G şirketi, ampulün icadının yarattığı krizi fırsata çevirmek için Crisco adını verdiği bir ürün geliştirmiştir. Crisco, bitkisel nebati yağdan üretilen bir maddeydi ve hayvansal yağlara alternatif olarak pazarlanmıştır. Ancak Crisco’nun tanıtımıyla birlikte sağlıklı beslenme konusunda yanlış bilimsel veriler de yayılmıştır.
Ancel Keys’in çalışması, bitkisel yağların hayvansal yağların yerini almasını teşvik etmiştir. Ancak ilerleyen yıllarda yapılan araştırmalar, bu çalışmanın hatalı olduğunu göstermiştir. Ancak bu durum, trans yağların ortaya çıkmasına ve kardiyovasküler hastalıkların artmasına neden olmuştur.
Sonuç olarak, ampulün icadı ve Crisco gibi ürünlerin toplumsal alışkanlıkları hızla değiştirdiği görülmektedir. Ancak bu değişimlerin bazen yanlış bilimsel verilerle desteklendiği ve istenmeyen sonuçlara yol açtığı da unutulmamalıdır.
Kaynak: Cüneyt Yardımcı